İnci Çayırlı kimdir, aslen nerelidir, albümleri nelerdir?

Acı haberi sanatçı Onur Akay duyurdu. Akay, "Türk sanat müziğinin usta ismi Devlet Sanatçısı İnci Çayırlı'yı maalesef kaybettik. Tavrı ve bilgisi ile ekol olmuş sanatçımızın mekanı cennet olsun inşallah." ifadelerini kullandı.
İNCİ ÇAYIRLI KİMDİR?
1935, İstanbul doğumlu. Çamlıca Kız Lisesi mezunudur. Müziğe büyük dayısı besteci Fahri Kopuz’un teşvikiyle başladı. 1953 yılında girdiği İstanbul Belediye Konservatuarı’nın Folklor Tatbikat Topluluğu’nda Sadi Yaver Ataman’ın asistanı oldu. 1954 yılında İstanbul Radyosuna girdi. Bu sırada aynı zamanda Münir Nurettin Selçuk korosunda uzun yıllar çalıştı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Türk Müziği İcra Heyeti’nde şef yardımcısı olarak görev yaptı. Yurt içinde ve Rusya, Romanya, İsviçre, Almanya, Fransa, Hollanda ve Japonya gibi ülkelerde konserler verdi. O sırada kendisine bir gazino patronundan gelen oldukça yüklü miktar para karşılığı assolistlik yapma teklifini kabul etmedi.
İnci Çayırlı, 1977-1985 yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Korosunu yönetti. 1988’den itibaren İTÜ Mezunları Türk Müziği Topluluğu’nda genel sanat yönetmenliği yaptı. 1990 yılında Kültür Bakanlığı Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosunun kurucu şefliğine getirildi, beş yıl bu görevi devam ettirdi.
1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Devlet Sanatçısı unvanına layık görülen Çayırlı, “Çileli Bülbül” (1957), “Son Nefes” (1958) “Kadın Asla Unutmaz” (1968), “Ayrılık” (1972) gibi sinema filmlerinin müziklerini yaptı, ayrıca 2000 yılında belgesel film olarak çekilen “Nazım Hikmet Şarkıları” projesinde yer aldı. Sanatçı halen İstanbul Radyosu'nda programlar düzenlemekte ve küçük koroyu yönetmektedir.
Sanatçı, 2007 yılında Show TV’dey yayımlanan “Şarkı Söylemek Lazım” adlı yarışmada Erol Evgin, Fuat Uğur ve Oray Eğin’le birlikte jüri üyeliği yaptı. Ancak bir müddet sonra yarışma esnasında Oray Eğin’le çıkan ‘devlet sanatçısı unvanı’nın alınmasıyla ilgili tartışma sonrası jüri üyeliğinden ayrıldı. 2014 yılında HaberTürk’te yayımlanan “Tarihin Arka Odası” programında da yer aldı.
İnci Çayırlı’nın anıları, 2015 yılında Murat Derin tarafından “Müziğin Güzel Günlerine Yolculuk – İnci Çayırlı’nın Anıları” adıyla kitap olarak Pan Yayıncılık tarafından basıldı. Kitapta sanatçının kişisel geçmişiyle birlikte İstanbul’un yaşadığı dönüşüm de anlatılmaktadır.
İNCİ ÇAYIRLI'NIN ANI KİTABINDAN KESİTLER
-MESUT CEMİL müthiş bir şefti, müthiş bir tanburiydi. Radyoda tok sesiyle mikrofonun başına geçer, anonsunu yaptıktan sonra gelir koroyu yönetirdi. Koroyu idare ederken o koltukta devleşirdi. İri yarı da bir adamdı. O elleri yücelir, havaya kalkar, fortelerde yerinden kalkardı; sanki bütün bedeniyle müziği sana taşırdı. Yaşar ve yaşatırdı.
-1960 darbesi olduğunda Canan’a hamileydim. Neşriyata girdim. O dönem her stüdyoya bir subay girerdi. Ağırlaştığım bir gündeyiz. Şarkı esnasında subay karnıma bakıp gülmeye başladı. Sinirlerim bozuldu; ‘Görevinizi yapıyor olabilirsiniz ama bana gülmeye hakkınız yok’ diyerek stüdyodan kovdum, subayı. Yukarıya intikal etmiş olay; radyonun komutanı aşağıya indi ve ortalığı sakinleştirdi.
-RECEP BİRGİT Türk müziğinin en özgün erkek ses rengine sahip sanatçılarındandı. Münir Bey erkek sesi sevmezdi. Buna rağmen, üstelik nota bilmemesine rağmen Recep’i İcra Heyeti’ne aldı. Hiç fantezi okumadı Recep, Rumeli türkülerinde üstüne yoktur. Birlikte çok turnelere gittik. Ağabeyim gibiydi.
-AKA GÜNDÜZ çok şeker bir adamdı. Sevecen, tatlı, sohbeti, çok iyi insandı, çok iyi neyzendi. Niyazi’den sonraki en iyi neyzen. Erken yaşta ölümüne neden olan aşırı iştahı, Radyo’da bitmez tükenmez bir espri ve neşe kaynağıydı.
-ZEKİ MÜREN çok saygılı bir adamdı. Ama bir yandan da aşırı kıskançtı. Sahnede kendisine rakip olacağını hissettiği kişileri, nezaketinden ödün vermeden bertaraf etmeye, susturmaya çalışırdı. Bir gün Taşlık’ta beraber çalışırken benim mikrofonumun sesi kesildi. Hesap soracağım sesçi kaçtı gitti.
EZAN SESİNE AĞLADIM: Bir defa uzunca bir yurt dışı seyahatine çıktık. Ben şeref misafiriydim. İzmir’den hareket ettik, İspanya’ya kadar gittik döndük. Gemi Datça’da limana yaklaşınca birden ezan sesi geldi. Öyle bir duygu ki, bir ay hiç ezan sesi duymamıştım. Öyle bir özlem ki o, farkında olmadan bir eksiklik hissetmişim demek ki… Birden adam ‘Allahuekber’ deyince… bir kayanın üstünde oturdum ağlamaya başladım.
NEVZAT ATLIĞ Radyo’da sert ve ödünsüz bir müdürdü. Sabahları sis olur, vapur çalışmaz, Nevzat Bey, geceden sisi bildiği için yukarıdaki odasında kalır, sabah kemanıyla aşağı iner neşriyata katılırdı. Atlığ’ın ana ilkesi, Türk müziğinin haysiyetini korumaktı. O yıllarda radyo sanatçılarının piyasada çalışmalarına yasak getirdi. Repertuvar seçimlerinde ödünsüzdü. En mühim bestekârların eserleri arasında bile olsa güftesini uygun görmediği şarkıların yayınına müsaade etmezdi.
SELAHATTİN İÇLİ güfte seçimi ve beste tarzı ile Türk müziğinin kendisinden önceki bütün bestecilerinden ayrılıyordu. Türk müziğinin artık tamamen tükendiği bir zamanda, yetmişli yılların ikinci yarısında besteleriyle parladı. Bu parlayış, sönmek üzere olan bir mumun son canlanışı gibi Türk müziğine aydınlık verdi. Ondan sonra Türk müziği bestekârlık alanında neredeyse tamamen karanlığa gömüldü.
AVNİ ANIL’ın ölümüyle Türk müziği yakın tarihinin en büyük bestecisini kaybetti. Avni’nin en büyük özelliği harika şiir seçmesidir. Gece beş yüz tane şiir okur, sabah telefon açar, ‘Üç tane şiir buldum İnci’ derdi. Bir gün ‘Avni, nasıl şiir seçiyorsun?’ dedim. ‘Şiirler çağırır seni’ dedi.
SAFİYE AYLA 91 yaşında vefat etti. Son zamanlarında müzikli bir toplantıda kalkıp oynamak istedi. Dal gibi ama iki koluna da iki arkadaşımız girdi. Biraz oynadıktan sonra oturdu. ‘Safiye abla Allah ömür versin hâlâ bu gençliği taşıyorsunuz!’ dedim. ‘Bak bir laf var’ dedi. Bu sözü hiç unutmam: ‘Yaşımla başımı edemedim eş, yaşım seksen beş, gönlüm yirmi beş.’
BENİM HAYATIMDA HİÇ İLTİMAS OLMADI
Hiç kimse, kimseye, benim için; ‘Bunu bunu bunun için yap!’ demedi. Lüzum kalmadı çünkü. Ben de buna izin vermezdim, çünkü bu şekilde bir yere gelseydim ömür boyu bir eksiklik duyardım.
GÜZEL SESİN VAR, BENİM KOROMA GELİYORSUN!
-İnci Çayırlı sahneye ilk kez Üsküdar Musiki Cemiyeti’nin konserinde çıktı. Yer Saray Sineması’ydı. Konser sonrasında Cemiyetin başındaki isim, hocaların hocası Emin Ongan, Çayırlı’yı konsere gelen Münir Nurettin Selçuk ile tanıştırdı. Çayırlı Münir Nurettin’in elini öptü. Münir Nurettin ‘Tebrik ederim, güzel sesin var; Emin’e söyledim, artık benim koroma geliyorsun!’ dedi.