Bugün şöhretler dünyasının en parlak yıldızlarından olan bazıları Anadolu'nun uzak köylerinden ya da kasabalarından İstanbul'a gelip kısa sürede isimlerini tüm Türkiye'ye duyurdular. Geride bıraktıkları yoksul yaşamları sadece uzak bir anı haline dönüştü. Bazıları Diyarbakır'ın, Şanlıurfa'nın Bingöl'ün köylerinden geldi bazıları Ankara'nın bozkırlarından. İşte o ünlülerin başarı öyküleri.
Köyde doğup şöhret oldular


Köyde doğup şöhret basamaklarını tırmananlardan biri de Kenan İmirzalıoğlu... 18 Haziran 1974'te Ankara'nın Bala ilçesine bağlı Üçem köyünde dünyaya geldi. Babası Mustafa çiftçi, annesi Yıldız ise ev hanımı.

Soyu Akkoyunlu Devleti Hükümdarı Uzun Hasan'a dayanan İmirzalıoğlu, 12 yaşına gelinceye kadar ailesiyle birlikte Üçem Köyü'nde daha sonra orta ve lise öğrenimi için teyzesinin yanına Ankara'ya taşındı.

Ortaokul ve liseyi teyzesinin yanında okudu. Başarılı bir öğrenciydi. Ancak tek başarısı dersleri değildi. İyi bir basketbol oyuncusuydu aynı zamanda.

Ama boyu genç yaşında 1. 85'e ulaşınca bunu basketbola bağlayıp kendine uygun kız arkadaş bulamayacağı düşüncesiylye basketbola veda etti.

Lise son sınıftayken 'haylaz' bir dönem yaşayan İmirzalıoğlu, üniversite sınavını da ilk girişte kazanamadı. Bunun üzerine ailesinin yanına yani Üçem Köyü'ne dönüp babasına yardım etti.

İkinci kez şansını denediğinde ise Yıldız Teknik Üniversitesi'ni kazandı. Böylece onu şöhret yolculuğuna taşıyacak olan İstanbul serüveni başladı.

Okulda kendisini yakışıklı bulan arkadaşlarının ısrarıyla 1995'te mankenlik yapmaya başladı. Daha sonra katıldığı Best Model of Turkey elemelerinde 400 kişi arasından ilk 20'ye girdi. Sonra da birinci seçildi.


Hayranlarının Müslüm Baba'sı Müslüm Gürses Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesine bağlı Fıstıközü Köyü'nde 1953 yılında dünyaya gözlerini açtı. Asıl adı Müslüm Akbaş olan ünlü sanatçının babası çiftçilikle uğraşıyor, bir yandan da bağlama çalıyordu.


1968 yılında albüm yapmak için İstanbul'a geldi Gürses. Emmioğlu/Ovada Taşa Basma isimli plağı üç yüz bin satış yaparak o dönem için büyük başarıya imza attı.


1979 yılında İsyankar filmiyle sinemaya adım atan Gürses, bunun ardından bir çok filmde de rol aldı.

Gürses tırmandığı şöhret basamakları sayesinde hayatının en büyük hayalini gerçekleştirdi. Hiçbir filmini kaçırmadığı Muhterem Nur ile 1982'de çıktığı bir Malatya turnesinde tanıştığı Muhterem Nur ile hayatını birleştirdi.

90'lı yıllarda kendine özgü bir hayran kitlesi oluşturan Gürses, Gülhane konserleriyle büyük yankı uyandırdı

İşte tam o dönemde yani 90'ların sonlarında önceleri onun müzik tarzını küçümseyen, dudak büten entelektüel kitlenin de ilgisini çekmeye başladı. Gürses bugün giyimi, kuşamı, şarkıları bir yana kendine özgü yorumuyla Türkiye'nin Müslüm Baba'sı ve görünüşe göre hep öyle kalacak.

Bir zamanların Küçük Emrah'ı şimdinin ünlü Emrah'ı 1971 yılında Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde dünyaya geldi. Babasını 1 buçuk yaşındayken kaybetti.


Annesinin işi nedeniyle Elazığ'ın Gülaman ilçesine taşınan Emrah, daha ilkokulda müziğe olan yeteneğiyle öğretmenlerinin dikkatini çekti. Müzik hocasıyla birlikte bir amatör kaset bile yaptı.

Emrah, ortaokul eğitimini Diyarbakır'da devam ettirirken, bu dönemde eniştesi ve yakın çevresinin teşviki ile 4 adet amatör kaset yapıldı, videoları çekildi. Bu kaset ve videolar Diyarbakır ile çevresinde büyük ilgi gördü. Kısa sürede müzik çalışmaları öğrenim ve amatörlük aşamasından çıkıp, profesyonelliğe doğru yol aldı.



Emrah, sanat yaşamının dolu dolu geçen 20 yılda çıkardığı toplam 18 albümle müzik dünyasında benzeri olmayan rekora imza atmıştı. Albümleriyle beraber başlayan konser maratonu ülkede birçok mekanı tamamen doldururken; 1994 yılında Türkiye'de ilk defa bir Türk sanatçısı, İnönü Stadyumu'nda verdiği muhteşem konserle 50.000 kişilik kapasite ile doldurdu.

Anadolu'dan gelip İstanbul'da şöhreti bulanlardan biri de İzzet Yıldızhan. 1 Nisan 1966'da Diyarbakır'da doğan Yıldızhan, çalışmak zorunda olduğu için ilkokulu ikinci sınıftayken bırakmak zorunda kaldı. Sanatçı daha sonra ilk ve ortaokulu dışarıdan bitirdi.

10 çocuklu ailenin en küçüğü olan Yıldızhan, bir süre kebapçı çırağı olarak çalıştı. Daha sonra kebap ustası oldu. Bu mesleğini Ankara’da da sürdüren Yıldızhan, profosyonel müzik hayatına da Ankara’da başladı.

Çalıştığı yerde künefe ustası olan Mehmet adlı arkadaşının ısrarları sonucu Fevzi Atlıoğlu ile tanışarak müzik dersleri almaya başladı. Bir süre sonra da gece kulüplerinde sahneye çıkmaya başladı. Sahne hayatı ilerlemeye başlayınca kebapçılığı bıraktı ve sadece müzik ile uğraşmaya başladı.

Ankara pavyonlarından başlayan sahne hayatını o dönemin çok önemli starlarının sahne aldığı Altınnal Gazinosuna kadar taşıdı.

İlk albümünü Selami Şahin’in teklifini kabul ederek yaptı. “ İsimsiz Asker- Sen Yoksun” adlı albümden sonra, ikinci albümü “Nerelerdesin? – Sevmişim Seni”ni ise arkadaşı Emrah’ın desteği ile onun firmasına yaptı. Yıldızhan bugün kendi kulvarında Türkiye'nin en sevilen ve albümleri en çok satan ünlülerinden biri.

Bugün sinemanın en saygın ödülü olan Oscar'a aday adayı olan Mahsun Kırmızıgül 1969 yılında Bingöl'de doğdu.

Herkes onu Abdullah diye çağırırken nüfus kağıdına 5 yaşındayken kavuştu. Orada isim hanesinde Mahsun yazıyordu.

Anne ve babası ayrılınca annesi ve kardeşleri ile Diyarbakır'da yaşayan Kırmızıgül, ilk ve orta öğrenimini de orada tamamladı.

Kalabalık bir ailenin üyesi olan Kırmızıgül sanatçı olma hayaliyle İstanbul'a geldi. İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuarı'na girde ve bu onu şöhrete taşıyan yolculuğun başlangıcı oldu.

1980'de müzik çalışmalarına başladı. 8 tane amatör albüm yaptı.

1993 yılında Alem Buysa Kral Sensin adlı albüm ve aynı adı taşıyan şarkısıyla müzik dünyasına bomba gibi düştü. Kırmızıgül, son yıllarda kendini sinemaya adadı. Beyaz Melek adlı ilk filmiyle izlenme rekorları kırdı. Şimdi de Güneşi Gördüm ile yabancı dilde en iyi film dalında Oscar aday adayı.

Şöhretler dünyasının en etkileyici başarı öykülerinden birinin kahramanı İbrahim Tatlıses.

İşte Tatlıses'in Şanlıurfa'da bir mağarada başlayıp yüzlerce kişinin ekmek yediği bir imparatorluğun tahtına geçişinin kısa öyküsü.


1952 yılında Şanlıurfa'da bir mağarada doğdu Tatlıses. 7 kardeşin en büyüğüydü. Babası ciğerci Mehmet, o doğduğunda cezaevindeydi.

Yoksulluk yüzünden okuyamadı belki ama Urfa'da düzenlenen geleneksel sıra gecelerinin vazgeçilmez solistlerinden biri oldu. Sonunda bir Adanalı sinemacı onu keşfetti ve Tatlıses'in ya da o zamanki adıyla İbrahim Tatlı'nın yolu, Adana'ya oradan da Ankara'nın pavyonlarına uzandı.

