AJANSSPOR.COM'da her hafta manşete taşıyacağımız 'Maziden Bir Yaprak' bölümünün ilk efsanesi, son günlerde geçirdiği ciddi rahatsızlıkla gündeme gelen Lefter Küçükandonyadis. Kuşkusuz Metin Oktay'ı sevmeyen Fenerbahçeli, Lefter'i sevmeyen Galatasaraylı olamaz. İşte Türk futboluna 'ordinaryüs' lakabıyla damgasını vuran Lefter'in müthiş kariyeri.
Türk futbolunun 'Ordinaryüs'ü


22 Aralık 1925'te Rum bir balıkçı ile Türk bir annenin 11'inci çocuğu olarak Büyükada'da dünyaya geldi. Henüz 16 yaşında Büyükada'da futbol oynarken dikkati çekti.

İlk transfer olduğu takım Taksimspor'du. 1941 yılında Taksim yöneticileri, lisans çıkarabilmek için mahkeme kararıyla Lefter'in yaşını büyüttü. Lefter, Taksim'de 2 yıl oynadıktan sonra askerlik görevi için Diyarbakır'a gitti.

4 yıllık askerlik görevinin ardından 1947'de İstanbul'a dönen Lefter'in, Fenerbahçe'ye transferi oldukça ilginç. Beyoğluspor kalecisi Şalabi'yi transfer etmeyi düşünen Fenerbahçe'ye, Beyoğlu'nun Fenerbahçeli başkanı tarafından Lefter de önerilir.

Fenerbahçe yöneticisi Rüştü Dağlaroğlu, Diyarbakır'da bulduğu Lefter'i İstanbul'a getirdi. Sarı-lacivertlilerle çıktığı ilk antremanda B takımda oynayan Lefter, A takıma 4 gol atınca, teknik direktör Ignace Molnar'ın gözüne girdi ve Fenerbahçe forması ile tanıştı.

Fenerbahçe Dergisi'ne verdiği röportajda, doğuştan Fenerbahçeli olduğunu şu sözlerle açıklıyor Lefter: "8-10 yaşlarındaydım. Büyükada'da arkadaşlarım 'sen de Fenerbahçeli ol' dediler. 'Ben zaten Fenerbahçeliyim' cevabını verdim."

Parmak ısırtan bir futbolcuydu, ama çoğu zaman antrenmanlara gidemiyordu. Çünkü çalışmak zorundaydı. Eniştesinin yanında elektrik tesisatçılığı yapan Lefter, 25 lira aylığa bağlanınca işi bıraktı.

1948'de Yunanistan'a karşı oynanan maçta ilk kez Milli Takım'da yer aldı. Milli Takım forması altında 50 maçta 22 kez gol sevinci yaşarken, "Milli Takım'da en çok gol atan futbolcu" unvanını uzun yıllar elinde tuttu.

1951-1952 sezonunda İtalya'nın Fiorentina, 1952-1953 sezonunda Fransa'nın Nice takımımda forma giydi. Lefter, kulübüne bonservis ücreti kazandırıp yurt dışına transferi gerçekleşen ilk Türk futbolcu oldu.

İtalyan basını, 7 Ekim 1951'de Fiorentina'nın Bologna'yı 3-0 yendiği maçta sergilediği müthiş performans nedeniyle Lefter'in fotoğrafını kapağa taşıdı.

O günlerde yaşadığı Fenerbahçe hasretini şöyle anlatmıştı: "Avrupa'da oynadığım zamanlarda sarı-lacivert forma giyen takımı Fenerbahçe zanneder, psikolojik olarak oyundan kesilirdim." Türkiye'ye dönüşünde tekrar Fenerbahçe'de oynadı. İlk yılında 12 golle gol kralı olmayı başardı.

1956'da Macaristan Milli Takımı, Mithatpaşa Stadı'nda Türkiye'ye 3-1 yenildi. Bu sonuç, Macaristan'ın 1952'den beri aldığı ikinci yenilgiydi. Puskas'lı takıma atılan 3 golün ikisi Lefter'den geldi.

Lig tarihinde ilk penaltı atışını 15 Mart 1959 tarihinde Fenerbahçe'nin Beykoz'u 2-1 yendiği maçta, Lefter Küçükandonyadis attı.

Milli Takım'da 50 kez mücadele eden ilk futbolcu olduğu için Futbol Federasyonu'nun Altın Şeref Madalyası'nı alan ilk futbolcu oldu.

Galatasaray'a sol ayağıyla 17, sağ ayakla 13, bir tane de kafayla gol attı. İstanbul Profesyonel Ligi'nde 2, Türkiye Şampiyonası'nda 3 kez şampiyonluk sevinci yaşayan efsane, sarı-lacivertli ekipte 615 maçta 423 gol kaydetti.

Çoğu büyük futbolcu gibi Lefter'in de bir uğuru vardı. Efsane oyuncu, her maç öncesi soyunma odasından çıkarken, merdivenlerden önce sol ayağını atıyordu.

1964'de ezeli rakipler Fenerbahçe ile Beşiktaş arasındaki jübile maçıyla futbola veda etti. Adına jübile maçı düzenlenen ilk futbolcu da Lefter'di.

Jübilenin ardından AEK Atina takımı ile yeşil sahaya yeniden döndü. Ancak Yunan ekibi ile sadece 6 maça çıktı. Futbolu bıraktıktan sonra Yunanistan'ın Egaleo ve Güney Afrika'nın Johannesburg takımlarında futbolcu ve antrenör olarak yer aldı.

Türkiye'de Samsunspor, Orduspor, Mersin İdman Yurdu ve Boluspor'da teknik direktörlük yaptı. 1967 yılında hem hoca hem futbolcu olarak görev yaptığı Boluspor'da adından sıkça söz ettirdi. Zaman zaman kramponlarını ayağına geçirip, futbolcu olarak da Boluspor'un başarısı için uğraştı.

1966 yılında Mersin İdmanyurdu teknik direktörlüğünü yaptığı dönemde, bir taraftar tarafından iki yerinden bıçaklandı. Bu saldırıdan ağır yaralanmadan kurtuldu.

Golleri ve gole çevirdiği penaltı atışları ile "Ver Lefter'e yazsın deftere" sloganı ile hafızalara kazındı. Futbol zekasına hayran kalan futbolseverler tarafından 'ordinaryüs' lakabını layık görüldü.

Antrenörlükten sonra bir süre spor yazarlığı yaptı. Adalar Belediyesi tarafından Büyükada'da doğup büyüdüğü sokağa adı verildi. Lefter, hala bu sokakta, iki katlı evinde yaşamını sürdürüyor.

Fenerbahçe Kulübü'nün 102. kuruluş yıldönümü olan 3 Mayıs 2009'da Kadıköy'de, Kuşdili Parkı'na heykeli dikildi. Temmuz 2009'da yapılan Fenerbahçe Kulübü Yüksek Divan Kurulu Olağan Toplantısı'nda, Dereağzı Tesisleri'ne ismi verilmesi kararlaştırıldı.

Geçen hafta Atina'da rahatsızlandı. Aort damarı tıkanıklığı teşhisi konulan Lefter'in şekeri (500) tehlike sınırının üzerindeydi. Fenerbahçe Kulübü, kendisinin Türkiye'ye getirilmesi ve tedavisinin burada devam ettirilmesi için her tür düzenlemeyi yaptı. Ancak doktorlar, ilk aşamada seyahat izni vermedi.

Atina'daki Evangelizmos Hastanesi'nde tedavi edilen efsane için izin çıkınca, Fenerbahçe yeniden harekete geçti. Uçak korkusu olduğu için daha önce karayolu ile seyehat etmesine karar verilen Lefter, doktorların uyarısı üzerine ambulans uçakla Türkiye'ye getirildi. Memorial Şişli Hastanesi'nde tedavi görecek Lefter'e, AJANSSPOR ailesi olarak acil şifalar diliyoruz.