Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Kabine Toplantısı'nın ardından flaş açıklama, tam kapanma geldi mi?

Tüm Türkiye'nin gözü kulağı Kabine Toplantısı'na çevrildi. Bilim Kurulu'nun ardından 2 haftada bir toplanan Kabine bugün kritik kararlar alacak. Birçok gazeteci, kaynaklarından edindiği bilgiye göre tam kapanmanın olacağı haberini sürekli olarak basına servis etti. Bilim Kurulu'nun da tam kapanma önerisinde bulunduğu konuşuldu. Vaka sayılarında test sayılarının da düşüşüyle birlikte bir azalma oldu ve en son 38 binlere düşen bir vaka tablosuyla karşı karşıya kaldık. Ancak bu ne kadar etkili olacak ve ne kadar devamlılık sağlayacak tam olarak bilinmiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığından toplanan Kabine toplantısı sona erdi ve Erdoğan kameraların karşısına geçerek vatandaşları bilgilendirdi. İşte Erdoğan'ın konuşmasından önemli satır başları:
Koronavirüs kısıtlamaları geldi
29 Nisan 2021 yani Perşembe akşamı saat 19'dan başlayıp 17 Mayıs 2021 Pazartesi sabaha 5'e kadar sürecek şekilde tam kapanmaya geçiyoruz. Bu tarihlerde kesintisiz sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacaktır. İçişleri Bakanlığı genelgesindeki üretim, gıda, imalat, temizlik gibi alanlarda istisna olan işyerleri hariç her yer ara verecektir. Yeme içme sektöründe sadece paket servis hizmet olacaktır. Zincir marketler pazar günü kapalı olacak diğer günlerde belirlenen saatlerde hizmet verecektir. Şehirlerarası seyahatlerin tamamı izne tabi olacaktır. Önceki uygulamalardan farklı olarak bu kez konaklama tesislerindeki rezervasyonlar, sokağa çıkma kısıtlamaları için istisna teşkil etmeyecektir. Hizmetlerini sürdürecek olan kamu kurum personelleri uzaktan ya da dönüşümlü çalışacaktır. Anaokulu, kreş, 8 ve 12. sınıflar dahil tüm kurumlarda yüz yüze eğitime ara verilecek. Tüm sınavlar ertelenecektir. Tarımda çalışanların faaliyetlerini salgına göre yürütmesi için gereken düzenlemeler yapılacaktır. Sokağa çıkamayan yaşlı ve hasta vatandaşlarımız vefa ekiplerinden destek isteyebileceklerdir. Kurumlarımız gereken tüm tedbirleri alacaktır.
Teröre yönelik ağır darbeler indirdik
Bilindiği gibi TSK geçtiğimiz günlerde kara ve hava unsurlarıyla PK, YPG terör örgütünün kuzey Irak'taki fesat yuvalarına karşı operasyon başlattı. Türkiye sınırları dışından ve içinden maruz kaldığı saldırılara karşı 2015 yılından itibaren terörle mücadelede yeni bir konsepte geçmiştir. Artık teröristlerin eylem yapmasını beklemeden inlerinde bulup yok etme stratejisiyle hareket edeceğimizi tüm dünyaya duyurduk. Hem sınırlarımızda hem sınır dışında teröre yönelik ağır darbeler indirdiğimiz operasyonlar yürüttük. Pençe şimşek ve Pençe yıldırım da bu amaçla yürütülmektedir. Operasyondan görev alan askerlerimizin her birini alınlarından öpüyorum. Irak ve Suriye sınırlarımızı terörden tamamen kurtardığımız gibi sınırlarımız ötesinde de terör oluşumuna izin vermeyeceğiz. Bu konudaki kararlılığımızı hala anlamayanlar varsa da sahada yürüttüğümüz mücadeleyle hakikati herkese kabul ettireceğiz.
Joe Biden'ın soykırım açıklamasına tepki
ABD Başkanı Biden 24 Nisan günü yayınladığı bir mesajda coğrafyamızda 1 asırdan daha uzun süre önce yaşanan acı olaylarla ilgili haksız ve hakikatlere aykırı ifadeler kullanmıştır. Hiçbir tarihi ve hukuki temeli olmayan bu ifadeler bizi üzmüştür. Açıklamadaki ifadelere radikal Ermeni çevrelerin ve Türkiye karşıtı grupların baskısıyla yer verildiğini düşünüyoruz. Bu durum ortaya çıkan tablonun ikili ilişkiler üzerindeki yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmıyor. Türkiye olarak tarihte yaşanan acıların yarıştırılması gibi bir anlayışı insani bulmuyoruz. Böyle bir yola girilecekse bu yarıştan alnı ak vicdanı müsterih çıkacak tek devlet biz olduğunu hatırlatmak isteriz. Amerika ve Avrupa başta olmak üzere bize soykırım yönelten çevrelerin hepsi böyle bir mukayese sonrasında insan içine çıkmayacak hale gelecektir. Son iki asırda en büyük sivil can kayıpları Osmanlı coğrafyasında yani bizim vatanımızda olmuştur. Osmanlı Balkanlar'dan ve Kafkaslara uzanan topraklarındaki nüfusunun yarıya yakınını oluşturan 10 milyonun yarısı ölüm yarısı sürgün acısını yaşamıştır. Bunu biz değil Batılı tarihçiler ifade ediyor. Dikkat ederseniz 10 milyonla ilgili ne silahlı çete fotoğrafı ne geride bıraktığı hikayeler göremezsiniz. Aynı insanlarla ilgili anıtlara, lobilere veya haklarının aranması anlamına gelecek faaliyete de rastlamazsınız. Dedelerin torunlarına yürekleri burkularak anlattıkları acı hatıraları vardır. Bu insanlar Türktür, çünkü bu insanlar Müslümandır. Milet olarak bugüne kadar kendi acılarımız istismar aracı haline getirme zihniyetiyle hareket etmedik.
Hiç sınırlarımız dışına çıkmaya gerek yok .Adana'dan Antep'e, İzmir'den Afyon'a her şehrimiz kendi kayıplarının peşine düşse bile yeter. Aynı yaklaşımı tüm mazlum toplumların göstermesi halinde ortaya nasıl bir sonuç çıkacağını kim bilebilir? Batının Ermeni meselesindeki tutumu bu yola çıkıyor. Biz hala en başta söylediğimiz yerdeyiz. Tarihteki olayların araştırılması ve ortaya çıkarılması tarihçilere bırakılmalıdır. Yıllardır dile getirilen Ermeni olayında ortak bir komisyon teklifimize cevap alamadık. Kendi arşivlerimiz açma taahhüdünde bulunduk ama yine ses çıkmadı. Biz kendimize güvenirken karşı tarafın iddia sahibi olarak gerçeklerin peşinde koşmak yerine meseleyi siyasi zemine taşıması tek başına yeterlidir. Pek çok toplum gibi Ermeniler de dini özgürlüklerini kazanmışlar sosyal statülerini güçlendirmişlerdir. Tarihimize 3 harbi diye geçen hadiseye kadar barış sürmüştür. Bugün Balkan toprakları bu şekilde başlatılan asimetrik savaşlarla ülkeden koparılmıştır.
Ermeni çeteciler sivil Türkleri katletmiştir
Osmanlı'nın 24 Nisan'da yaptığı tutuklamaların ardından sevk ve iskan kanunu çıkartılmış 1 Haziran'da da uygulanmıştır. Yapılan işlem muhtemel bir tehlikeye değil bilfiil yürüyen isyana ve artarak süren katliama karşı alınmış bir tedbirdir. Bu tarihler Osmanlı'nın birçok cephede tarihi mücadelede yürüttüğü döneme tekabül ediyor. Eli silah tutan erkeklerin cephede olduğu için geriye savunmasız kadınlar, yaşlılar, çocuklar kalmıştır. Ermeni cepheleri silahlı milislerle çatışmamız masum insanları katletmişlerdir. Mesela Van'ın Zeve köyündeki 2500 sivilin tamamı Ermeni çeteciler tarafından şehit edilmişlerdir. Sadece Muş'ta bir yıl içinde 20 bin vatandaşımız katliama maruz kalmıştır. Hızlarını alamayan RMENİ çeteciler Trabzon'daki Rum ve Hakkari'deki vatandaşları da topluca öldürmekten çekinmemiştir. Tarafların karşılıklı savaşından kaynaklanan kayıp olsa anlaşılabilir ama Ermeni çeteleri sadece Anadolu'da savunmasız sivil Türkleri ve Kürtleri katletmişlerdir. Ermeni çeteciler yaptıkları katliamları ve yüzbinlerce insanı göçe zorladıklarını övünerek anlatmışlardır. Bununla ilgili pek çok belge mevcuttur. Osmanlı devleti çıkardığı sevk ve iskan kanunuyla bu katliamları gerçekleştiren Ermeni nüfusu gönderme kararı almıştır. Bu karar ülkedeki tüm Ermenileri değil çete saldırılarının yoğun olduğu yerleri kapsamaktadır.
Ben belgelerle konuşuyorum Biden gibi konuşmuyorum
Ben belgelerle konuşuyorum Biden gibi konuşmuyorum. 1 milyonun üzerinde belge var buyursunlar gelsinler belgeleri incelesinler. Amerika'nın arşivinde ne kadar belge var? Biz hodri meydan diyoruz. Bugüne kadar bu çağrılara cevap veremediler. Şu anda bu nüfusun yaklaşık 350 bini Rus topraklarına geçmiştir. İran'a gidenlerle birlikte bu rakam 500 bine ulaşmaktadır. Sevk ve iskana tabi tutulanların sayısı Amerika'nın kendi raporlarında bile en fazla 600 bin olarak belirtilir. Gerçek rakam daha da azdır. Osmanlı'nın Ermeni nüfusu yer değiştirmesi sırasında salgın hastalıktan, güvenlik güçleriyle çatışan hayatını kaybedenlerin sayısı 150 bini anca bulmaktadır.
Biz hiçbir zaman dışlayan olmadık
Savaş döneminde ülkemiz topraklarımızda çoğu İstanbul'da 300 bin Ermeni yaşamaktadır. Şu anda İstanbul'da 100 bin Ermeni yaşamaktadır. Biz bu konularda hiçbir zaman dışlayan olmadık. Savaş sonrası geri dönenlerle bu rakam 650 bine yaklaşmıştır. İnsanlar katledildikleri bir yere gönüllü olarak geri dönmezler sayın Biden. İngilizler tarafından 1921 yılında yapılan nüfus istatistiğinde esi Osmanlı coğrafyasındaki Ermeni nüfus 1,2 milyona yakındır. Bu rakam savaş öncesi nüfusla ve savaş sırasındaki gerçek kayıplarla uyumludur.
Eğer soykırım diyorsanız kendinize bakın
Çok değil bir asır önce bugünkü Ermenistan devletinin bulunduğu coğrafyadaki nüfusun yüzde 80'inden fazlası Müslümanlardan oluşuyordu .Bugün aynı coğrafyada Müslümanlardan kimse kalmadı. Yaklaşık 30 yıl önce işgal edilen Dağlık Karabağ ve Azerbaycan şehirlerinde yapılanlar da ortadadır. Sayın Biden Minsk üçlüsü diye bir üçlü oluşturulmuştur. Burada Amerika, Rusya, Fransa vardı. 30 yıl bu işgalden kurtarmadınız oradaki insanları ve Azeri kardeşlerimiz ne yazık ki 1 milyonu aşkın oralardan hicret ettiler. Bütün o yerleri, binaları maalesef yakıldı yıkıldı. Eğer soykırım diyorsanız kendinize bakıp değerlendirmeniz lazım. Büyün gerçek ortada. Kızılderilileri söylememe gerek yok onlar zaten ortada. Bütün bunlar ortadayken sizler kalkıp da Türk milletine soykırım yaftasını yapıştıramazsınız. Buralarda 10 binlerce sivil katledilirken 1,5 milyon kardeşimiz evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. En başından beri Ermeni çevrelerin soykırım yalanının üzerine bu derece abanmalarının sebeplerinden biri de kendi yaptıkları kıyımlardan sorumlu tutulma korkularıdır. Büyük vaatlerle kandırılan Ermenilerin aldatılmanın utancını bu yalanla örtmeye çalıştıkları anlaşılıyor.
Kızılderililerden siyahilere...
Ermenilerin kayıpları soykırım olarak nitelendirilecekse aynı dönemde yaşanan tüm olaylar da aynı paranteze alınmalıdır. Hatta önce ve sonrasında gideceksek Amerika'daki soykırımlara rastlayabiliriz. Kızılderililerden, siyahilere, Japon şehirlerine atılan atom bombalarına, Vietnam'dan Irak'a pek çok başlıkta bu konular tartışılabilir. Dünyanın dört bir yanındaki toplumlar zulümleri hala taşıyor. Birinci Dünya Savaşı'nda bizim topraklarımızda ortaya çıkan acı görüntüler herkesin yaşadığı sorunların bir kesitini teşkil ediyor. Soykırım kavramı ve bununla bağlantılı süreçler 1948 ve sonrasına aittir. Bu ithamın ifade edilebilmesi için tarihçilerin somut delilleri olması gerekir. Ermeni iddialarıyla ilgili herhangi bir delil olmadığı gibi mahkeme kararı da mevcut değildir. Peşin hükümle aleyhimizde yayın yapacağını bildiğimiz araştırmacılara bile arşivlerimizi kapatmıyoruz. Amerika ve Avrupa ülkeleri ise arşivle konuşmaktan kaçanların safsatalarının yanında yer alarak sadece husumet göstermekle kalmıyor bilime de ihanet ediyorlar. Sırf Ermeni yalanlarına prim vermedikleri için saygın tarihçilere yapılan saldırılar tam bir garabet örneğidir. ASALA terör örgütünün 1970'li yıllarda diplomatlarımıza gerçekleştirdiği saldırıları da unutmadık Biden. Bu alçak eylemlerde hayatlarını kaybeden diplomatlarımızın katillerinin nasıl korunduğunu biliyoruz.